kaçıncı günde olduğumuzu unuttum. Şimdi de kaça doğru gidiyorum onu bile kestiremiyorum. Bugün bayrammış. ne bayramdan ne kadıköyden ne de karaköyden haz eder oldum ne de taptığım beyaz vapurlardan ve yolculuklarından ne de insanlarından.... Ve hatta bu şehirden kusar oldum. tam 1 ay 2 günün korkusuyla, uçurum kenarlarıyla kalp tutulması ishali titremesi göz yaşıyla bu şehir sanki kendi korkummuş gibi beni yutmaya çalışırken nefes alamadım ve aldığım zamanlar da aldığım yerde dahi duramadım. Şimdi herşey daha iyi olmasına rağmen uykusuz gecelerin ağırlığı ve sabahı beklemenin hiç de bu kadar zor olduğu bir an yaşamamışken - halbuki ne zor zannedermişim Lafayette'de ya da Arnavutköy'ün tepe evinde - şimdi ise Kısakürek'in sabahı gibi oldu sabahlar. Uykusuzluğun bu kadar kabul edilebilir olacağını yaşamak, ya da dipsiz korkunun sara sara alıştırdığına, dayanabilinir kılındığına tanık olmamıştım. Ofiste miyim evde miyim veya hangi vedeyim hiç farkına varmadan günler hızla akıyor.
bana yeni bir ben lazım.