ekim sabahi güzel bir ikea!! filtre kahvem ile kaç ay sonra ?, bakamadim, direkt post sayfasi açıldı, ve nedense bir hayli gri bir havada yazmaya merhaba.
Yazın bir kaç arkadaşım "blogunu okuyunca içim kararıyor intaharlık sanki" dedi ben de "okuma amına koyim" dedim zaten esintilerin bir zevzeki yüzünden öğrendin
geri dönüp baktım, ananemin kaybından babamın ameliyatından sonraki ruh hallerimle kendimle yazıştığım sayfalarla dolu
koşu partnerim buradan sesleniyorum sana: eğer sende ruhunun dört duvar arasında kaldığı avusturya lisesine gidip zorla bbrecht ezberletilip karaköyün puslu ara sokaklarinda büyüseydin sen de the cure ile başlar infinite sadness and mellon collie ile devam ederdin. Adananın portakal bahçelerinde yetişmedik maalesef.
ve bugün sanıyorum ciddi de teğet geçen bir vesile ile hem ananemi hem dedemi ziyaret edeceğim (edemiyorum telefon geldi ne alaka oldu bu tabii)
ve bugün çok güzel bir lüfer yiyeceğim
ve bugün yazmaya tekrar başlayacağım.
bberry'im komforu saniyorum beni yazmaktan uzaklasirdi...
artik yeter yazmaliyim
ve maalesef ekim kasim geldi
hadi ekimi gectim hong kong var nasılsa
kasım :(
ne yazsam ne yazsama son simdilik son veriyorum