Friday, February 18, 2011

iki taş üstünden koştum, bir kaldırım kenarından koştum, bazen bir çizgi seçtim içinden çıkmadan koştum, kuruçeşme'de koştum, sarayburnu'nda koştum, ortaköy, arnavutköy, karaköy, erenköy, kadıköy, yeniköy'de koştum, tel aviv, prater, hong kong, philly, lafayette, antalya, haliç, riva'da koştum...

yalnız koştum, dostla koştum, çok yalnız koştum çok kalabalık koştum

babama koştum anama koştum dedeme nezihme liseye mettalica konserine uzağa yakına sapsarı saçlarıma yalanlara dolanlara kendirkandırlara , en safa hayallere gözü yaşlı koştum , gülerken koştum , aksi koştum

sabah koştum akşam koştum öğlen ikindi o bahar bu bahar bu yaz bu soğuk bu kar bu yağmur bu çamur bu tepe bu yol bu asfalt bu ağaç bu boğaz bu istanbul ah istanbul kaç istanbul koştum

DR: Seni bulduğumuzda yerdeydin, bir ağacın dibinde elin yerdeki otlara sımsıkı tutunmuştu, zor ayırdık, kalbin atıyor ama atmıyor gibiydi, hemen bir araba çağırdık, arabaya bindin, yola koyulduğumuzda ağzında ilk "sesi biraz daha açın" çıktı, sonra gene bayıldın

Midem bulandı koştum, achilles vurdu koştum, dizim kitlendi , kalbim tekledi, bazen hakikaten tekledi, kolum tutuldu, beynim de tutuldu, dudağım kurudu, memek koptu, parmağım koptu koştum, kemiklerim acıdı, kaslarım gerildi gerildi gerildi, ellerim terledi koştum

taksinin peşinden, otobüsün dibinden, arabanın dikizinden koştum , beyaz çizgilerden mavi çizgilerden koştum, bazen bir köşe döndüm durdum, bazen bir köpek gördüm hızlandım, bazen karanlık gökyüzü, bazen aydınlık bir yıldız bazen bembeyaz bir astronot ile koştum, bazen iki durdum bir koştum bazen hiç durmadan koşup durdum

DR: Hastaneye geldik, uyandın, su içtin, cebinden bir mektup çıkardın , terinden adres okunamaz haldeydi, elime sıkıştırdın , lütfen dedin, lütfen unutma dedin, bir avlu istedin, cama dayadın anlını, odadan çıktık, döndüğümüzde yoktun

Tek tük koşular var, hani 10000 km koştuysam belki 5 km'si belki 10 km'si, o yatakta uyumadan evvel beceremediğim - başarısız düşünmedüşünmedüşünme seanslarının - en güzelleri

ne sağım ne solum ne oram ne buram ne saniye ne dakika öyle koştuğum sadece koştuğum en sessiz en ama en düşüncesiz saniye bir düşüncenin gelmediği hissetmediğim kilometreler var

ben o an nerdeydim ?

ben hakikaten o anlar neredeyim...

Monday, February 14, 2011

Mahi

Kayıtta bulunsun


Sunday, February 06, 2011


Geçen hafta Bodrum'daydı bu resim.

babam taşıtmadı, haftaya ben getiririm deyip getirdi.

Dün beraber resme bakarken "iyi güzel alıyorsun da hikayesini biliyor musun bu resmin" deyince anlatmaya başladı:

Amcası Kore'ye gitmiş, savaşırken vurulmuş, babamın amcası.

Gazi olup geri dönmüş.

Dönerken babama bu gömleği getirmiş.

Babam bıçkın, 1952, yani 17, Arnavutköy delikanlısı, vapura mayo ile biner en üstünden boğaza atlarmış.

Gömleğin üzerinde Marilyn Monroe'lar Greta Garbo'lar...

Babam giymiş , saçları jölelemiş, doğru Arnavutköy meydanına, kızlara gömlekle hava atmaya!

Tam inerken, ara sokaktan, Dubaracı sokak, benim 3 sene oturduğum, Berber Niko'nun evinin oradan geçerken Foto Gül'den adı Sadullah:

"Hooop İlhan, bu ne yakışıklılık ya, gel bi fotoğrafını çekim senin" demiş babam da poz vermiş.

Babam 17 yaşında
Ben Arnavutköy'e taşındığımda 28
Ben şimdi 39
Babam 76