Monday, November 27, 2006

For how much longer can I howl into this wind?


Orada durdu öyle saatlerce...sonra ağladı, sonra bağırdı, sonra gene çaldı.

Ve gitti.

Giderken de geriye bıraktığı tat ve his, başka hiçbir konserde olmadığı kadar da derinde kaldı.

Tüm yaşlanmam sırasında ya da kendimi anlamam ve değişmem sırasında desem daha doğru olur, bana “şekil” vermesi yüzünden belki de bu kadar derinde kaldı...

İlk konseri bu kadar etkilememişti. İlk konseri tanışmamızdı. Bu ikincisi;

Hem 2 metre yanımda oluşu yüzünden hem de “bak yıllar geçse dahi düşüncelerimiz, duygularımız, öğrendiklerimiz, tutkularımız hep bu kadar canlı ve hissettiklerin ! nasıl bu kadar aynı olabilir ! ve nasıl bu kadar değişmiş de olabilir” i bana seslendiği için.

Dur, bir nefes al koşturmadan, bak dinle, o binlerce defa onlarca hoperlörlerden dinlediğin girdabında dönüp durduğun şarkılardan öte sözleri...dinle, hatırla ! odanda, evde , yolda, yağmurda, sahilde, ağlarken, zırlarken, delirirken, pişmanken, kızgınken, arabada, koşarken, parasızken, tek başınayken, buz gibi dolunayda o paspası bile olmayan kapının önünde tüm yıldızlara bakarken, yeter deyip yetemediğinde, tamam deyip kaldığında, devam diyip durduğunda, famodinleri yuttuğunda, jackin dibini gördüğünde, erenköyde, arnavutköyde, orada, burada, şurada....

Tüm yapraklar “benden bu kadar” deyip kendini bıraktığı bu sonbaharın son günlerinde...

Bir sonbaharı daha bitirdiğim bu alacakaranlıkta...

For how much longer can I howl into this wind?
For how much longer Can I cry like this?
A thousand wasted hours a day
Just to feel my heart for a second
A thousand hours just thrown away
Just to feel my heart for a second
For how much longer can I howl into this wind?


The Cure - A 1000 hours....