Friday, September 07, 2007

Başladı


Tam bu sonbahar travmam üzerine oturup düşünürken: ben mi yaratıyorum yoksa değişen dışarsı benimle bu tarz bir ilişkiyi mi seçiyor, yoksa ben mi bildim bileli sonbaharı bekler durur ortada neden yokken melankolik ve üzgün olmayı tercih ediyorum, bile bile kendime bir oyun mu bu oynadığım? Mutsuz olmayı tercih edebilir miyim? Mutlu olduğum günler ve dakikalar uyduruyor muyum kendime ? belki de bu kadar düşünmemem gerekir belki de sen uyduruk oyuncu yalancı düzenbazın tekisin diye söylenirken camı açtım. Açtığım camdan girdi, ensemden gömleğimden içeri (slowdive), göremezken, duvarda belirdi, biraz titrek biraz korkan ama çok isteyen bakire bir kız gibi...kendini gösterdi duvarda. Teslimiyet. Belki de duyguların en sessiz olanı ve sonucu en belirgin olmayan ama sonucu bi o kadar da hızlı AL SANA! duygu. Ya korktuğun ya istediğin ya da hiç hesapta olmayan bir duygu gelir teslimiyet sonrası. Nasıl bu 3 bilinmeyenden içeri bıraktığında kendini ne tarafa düşeceğini bilmeden korktuğun sırada, zaten çoktan yerdesindir.

Her sonbaharı kalpten beklediğim bir dost vardı yolda kaybettiğim. Hayatın, “hep dik durmalısın bu yolda, duramazsan da sökerim senden” dediği bir yolda şimdi sökülüp siktirip gitmiş, bir dost vardı kalpten sonbaharı beklediğimiz karşıladığımız. (Ki bu dik durmalısın yolunda, yoldan çıkaran kenar taşların otların bokların püsürlerin feminen ruhuna ne demeli !) Caddebostan sahil çamurken o çamurun içinde radyonun yeşil ışığında ( http://www.channel4.com/4car/media/100-greatest/03-large/41-ford-escort.jpg işte aynen bu Ford Escort dayının arabasının içinde hatta resimdeki bile ben ) yağmuru beklerdik. Donardık yürürdük ağlardık tokatlanırdık. Suratımıza çarpsın diye camı açardık, koltuklar batsın diye, yetmezdi dışarı çıkar ıslanırdık. Eve döner camın dibindeki yatağımda dışardaki malta eriği ağacının kalın yapraklarını seyreder, sen ne kadar kalın ve ağır olursan ol, elbet sen de teslim olacaksın diye tek tek çarpan sonra o yaprağın üzerinde biriken boyunbüktürenleri seyrederdim boynum bükük sarkmış, yatağınkenarındabuzlubir bardağa uzanmış.

Ortagenç yaşta mıyım yoksa gençorta yaşta mıyım bilemiyorum. Kesin olan sanki olduğum yerde olgunluğun artık sona erdiği. Belki de olgunluk pes etti benden, sana zaten hiç gelemeyeceğim diye, belki de terk edildim aldığım kadarıyla.

Hani ince sesli kadınlar vardır çetin mi çetin, köşeli mi köşeli, çakıl taşı kadınlar ama birazcık üzerilerine gittin mi zırlayan, sanki kumdan.... sanki yaprakların hepsi bu zırlak kadınlar gibi duruyor sallanıyor kimisi renk değiştirmiş zırlamaya başlamış bırakmak üzere kendini.

Ve bir de mevsim göremeyen denizciler var, yapraklarını dalgalarda bulan, ufacık bir odada 6 ay hep aynı dergi ile masturbasyon iştigal.
Resim: Şimdi.