Sunday, October 07, 2007

some kind of dream

anlıyorum şimdi… neden eskiden ölenlerin arkasından matemlerin 3 ay 6 ay 1 sene sürdüğünü. belki de daha uzun belki de neden yıllarca paralize kalındığını hareket edilemediğini yutkunamadığını nefes alınamadığını. cause it was still life. dumduz bir hayatta gündeliğin su gibi berrak olduğu çitsiz çıtasız dikensiz hayatların yaşandığı zamanlarda.

İt it it it. İşe ver kendini , maç başlayacak, bin vespa'ya uzaklaş biraz, unut unut at at at. Mümkün mü. Mümkün mü ? Esasında evet ama atamıyorum o kadar da uzağa atamıyorum…o kadar uzağa. Hala kokluyorum hala dokunuyorum. Hala sanki her kadın sesinde her sırtı dönük bi kadında onu görüyorum. Koşup sarılmak istiyorum. Ölüm sanki hiç gerçekleşmiyor da sanki ara veriyo, sanki kapı çalacak sanki telefon edecek sanki alacaksın Markiz'e götüreceksin sanki o kendi ördüğü hırkasına sarılacaksın.

Her şarkıda, şiirin öpüşen sevgililerde düşen yaprakta onu hissediyorum. Sanki sevgi formunu kaybetmiş sonra kendini onda yeniden bulmuş.

Gözyaşımın ilk defa tereddüt etmeden kendini koy verdiğini hatırlıyorum.

Ona son kez dokunduğuma dokunuyorum.

Onu son kez öptüğümü öpüyorum.

Hangi formda olursa olsun ona tekrar kavuşmak istiyorum.

Canım acıyor. Daha fazla acıtmakla acıtmamak arasındayım.

Bir gece daha son buluyor. Yarın geceye doğru. Zamanın içinde gene oradan oraya koşturduğum bir hafta sonu ve keyless man ile geçmiş compressed kutular içinde konuşulmuş binlerce konu.

Sonra bi an geliyo, işte böyle, yolda da böyle maç sırasında da böyle. Duruyorum. Dokunmak istiyorum. Ne ellerim yetiyor ne kollarım.

Günler sanki hiç uyanmak istemediğim bir kabus gibi.

Ne yazdığımı bilmeden yazdığım bir karmaşa gene. Gene burada bu gece bu sayfada.

Nezihem. Canım ananem!