Tuesday, March 10, 2009

iskele


Biri Eylül ayı, yaz sonu üzerilerinde 2 hırka. İki anne deklanşörümün önünde. Diğeri aynı nokta bu sefer babam deklanşörün arkasında, buz gibi bir Şubat sonu. Sözverilmiş bir Bodrum kaçamağı.

Ananemden başka birşey görmedi gözüm iskelenin önünde. Bomboş iskele. Bakakaldım ve kıyıya vuran her dalganın sesinde her seferinde tokat yer gibi zaman bilmecesinin içinde kaybolup gittim. Orada öyle oturuyorlar öylesine bana bakıyorlar ana kız...

Canım anneannem şimdi kaybolup gitmiş iskele bomboş.

Nasıl olur? o gerçek an o içinde bulunduğum an...hem de bu kadar hızlı bu kadar vakitsiz..

Bir saniye yetiyor bana her şeyin içinde herşeyi kaybedecek noktaya geldiğim bir saniye. Kendimi tanıyamadığım, yirmi değil yirmiler de koşsam cevabını bulamayacağım bene gelmem...bir saniye.

Çok soğuk bir mart çarşambası.

Babam ve annem Erenköy, abim Arnavutköy ben ofiste, tek bir tungsten lamba yanıyor.

Yazmıyorum.