Thursday, August 19, 2010

Geçen hafta yazdım geldi diye.

Bugün herşeyin durduğu ve herşeyin yeniden başladığı ilk sonbahar günüydü.

Ertan kalktı yataktan suratıma baktı “yemin ediyorum bu sıcakta bu güneşte bir sen bir de ben anlıyoruz bu şehirde, sonbahar burada” dedi.

Sanki içimde bir örtü kalktı. Kalkıp giderken altındaki kutuların hepsi tekrar açıldı tekrar hepsi sağnak gibi yağmaya başladı. Yağarken hepsi matruşkaya dönüştü hepsi dokuz parçaya bölündü bölünenler tekrar bölündü.

Bugün herşeyin yeniden başladığı ilk gün.

Dayanacağım dayanamayacağım.

Dayanacağım dediğim her seferinde yalan bir şekilde dayanamadım.

Dayanamayacağım dediğim her seferinde yalan bir şekilde dayandım.

İçim içimi kemiriyor.

Günler geçecek günler geçip gidecek ve günlerce içimde yağan yağmur dışarda da yağacak. Kadrajımı ayarlayıp her sene yaptığım gibi camdaki damlaların arkasındaki flu belirsizliğe odaklanacağım basıp bekleyeceğim bakıp beğenmeyeceğim çektiğim her fotoğraf gibi çekeceğim her fotoğrafa bakıp gene beğenmeyeceğim. Baktığım herşeyi nasıl beğenmiyorsam içimden çıkıp yaratmak istediğim herşeyin sonunu da beğenmiyorum.

Koşup duracağım, 10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20Klar birikip gidecek ayaklarımın altından.

Çok koştum, koşarken çok insan gördüm çok mutsuz çok mutlu çok değişik insanlar görüp durdum,

ama her seferinde en çok görmekten sevindiğim

sahil yolunda kaldırım kenarında oturmuş bana bakıp ya kızgın ya gülen deliler evsizler kimsesizler kaybetmişler tekbaşınalar onu bunu toplayıp amaçsız yürüyenler yazkış aynı pantalonla karşımda duran saçları devamlı uzayan hiç kısalmayanlar, her seferinde tshirtünü kaldırıp memesini gösteren kadın her seferinde ayakkabılarıma nefretle bakan kuruçeşme delisi 4 köpekli amca, çırağanı kaldırımda kendini padişah köyü yapmış sakallı.

Bırakıyorum, bazen geçtiğim sokaklara, kendimi koşarken, ne zaman nereden başladım bilmeden bazen bırakabiliyorum, motorumun üstünde hep yaptığımı az da olsa koşarken yapabiliyorum ne çöplüklerin üzerinden zıplıyorum ne çukurların içinde sendeliyorum ter göğüslerimi yakıyor dilim dışarda bacaklarım rap rap atarken ruhumun kalbi olmuşken bacaklarım ne sokaklar geçiyorum ben ne semtlere dikiz atıyorum karşı kıyıda öteki tarafta ne ağaçların dallarına değiyor kafam.

Şimdi gene tekrar yolun en başında ayakkabılarımı bağlıyorum gene koşup koşamayacağımı bilemeden kendimi salıyorum , içimdeki battaniye sanki aylardır korkularamı kapatan battaniye kalktı artık oturup yerimde bekleyemeyeceğim, ertan gibi ben gibi o kaldırım delileri gibi kendi kendime konuşup hergün her sabah yalnızlığımda kimseyi beklemeden kimseyi istemeden dilimi ısırarak dişimi kırarak kulaklarımı kapatarak nefes alamaya çalışacağım.

Bugun kart geldi Vivian’dan İstanbul’dan ayrılmış. Kartın puluna bakma sen baktığın yerde değilim yazmış. Sonunda "yaz bana"dan sonra “söyle sahiden sen mutsuz musun şimdi?” diye bitirmiş bitirdiğinde esasında kendisine sorduğu bu soruyu bana değil belki de kime sorduğunu da bilmeden yazmıştı. Gene adres yazmamış gene adres yazmadan 4. Kartını bana postalamış belki de yollarken her seferinde kartın "adres doğru değil" diye geri gelmesini ümitlemiş yamuk çirkin kelimeler ve 2-3 cümle ile doldurmuştu kartı.

Bam diye düştüm bugün. Bam diye düştüm bugün yere. Düşerken o 1 saniyelik anda imkansızı başardım ve hiçbirşey düşünmüyordum. Ayaktaydım ve yerdeydim. Kaldırımın yeni boyanış beyaz taşlarına sonra dibi oyulmuş ağaca sonra arabaların farlarına sonra ayakkabılarıma toz olmuş shortuma tutunup kalkabildim.

Kart hala cebimdeydi Vivian nerede kimbilir nerede gözlerini kısmış beni düşünüyor en üzgün kelimelerini defterine ağlıyor kalkıp gideceği yeri bilmeden hızlı adımlarını sayıyordu.

Ayakkabılarımı bağlarken hep üzülüyorum ve hüzünlüyüm.

Eve her geldiğimde salona doğru girip camdan dışarı bakıyorum ilk. Sanki günlerdir evdeyim de sanki ilk defa daha yeni geldiğim dışarıya bakıyorum.

En son ışıkları ne zaman sonuna kadar açtım hiç hatırlamıyorum. Galiba bir yılbaşı gecesi ananem ve dedem ile tombala oynarkendi.

Sonbahar esiyor.

Sonbahar içime esiyor.

Bittiği gibi herşey başlıyor ve başladığı gibi herşey bitiyor.

Everything is wrong.