Thursday, October 28, 2010

sabah 06:00
cam önü
sabah 06:30 cam önü
sabah 07:00 cafe nero
genç daha sek süt kolisini açıyor
montum sırılsıklam
ellerim buz
vespam dimdik
cafe latte
bir mail yazmaya çalışıyorum
yazamıyorum
iki gazete okuyamıyorum
ıkıncı caffe latte
trafik artıyor
dışarıya çıkamıyorum
ofis
şuursuz
beşiktaş iskele
ayaklarım sırılsıklam
cenaze
50 şemsiye rengarenk
caminin kubbesine çıkıp aşağıya deklanşörü fırlatmak istiyorum
yapamıyorum
yağmur artıyor
imamı beklemeden sokaktayım
yürüyorum
ayaklarım sırılsıklam
vapur
iki bardak çay
bir halat
yüzüme kopmasın diye sırtımı dönüyorum
vespam orada beni bekliyor
ayaklarım sırılsıklam
donuyorum
ne zaman üşümeye kendimi bıraktım en son bilmiyorum
en son ne zaman koştum bilmiyorum
kasım şimdi
kasım şimdi burada hayatımın en korkak en titrek ayı
belki de en korkak ben ayın hiçbir suçu yok
yüzbin kere kendime söylerken suratıma çarpan yağmurdan korkma diye
hep gözler kımkısık
alın çatık
bi dur bi söylediğini düşün yok
gözler hep kımkısık
alın hep çatık

annemle 1 saat telefonda bugün
ben ağlıyorum o ağlıyor
sus allah aşkına be anne
hangi resiminde güldüğünü gördüm diyip
derken buz gibi kesilip cevabını bekliyorum
susuyor
sarılmak istiyorum
o orada ben burada

dolmuştayım
kafam cama yapışmış
minik bir kulaklıkta
ananın sesine tutunuyorum
sen mutlu ol hep
sen niye mutlu değildin be anam
susuyor
hayvan gibi ağlıyorum ama duymuyor
caminin önü iniyorum
10 kasım yakın
topu topu 4 kisi
ben sen o

sanki duymuş gibi dayım arıyor
konuşamıyorum
babam bodruma inmiş gene
kimbilirniye
abim cihanla
bi saniye susun

beni duyun

mumların sönerkenki kokusunu duyun !

koskocaman bir el var
tek doğruyu söyleyen