Wednesday, August 01, 2007

Hold me up so high to touch the sky...

1000 metre tepeye çıkıyoruz, Veli’nin cipi ,
önde hocalar, Veli çekiyor cipi kenera “abii yaz rüzgar bu belli olmaz, kısa sürmesin” doğal sakinleştiriciyi veriyor. CD player’da ibrahim tatlıses hayvan gibi inliyor. Uçurumunkenarıdibi, önden ben gidiyorum, kask yelek tamam arkamda hoca, herşey o ana kadar tatlı, önümde iki ayrı hoca, tamam mısın?, koşacaksın , durmadan,havada bile koşacaksın kalkana kadar diyor. Kafamı kaldırıyorum aşağı bakıyorum, bağ kesiliyor, dizler birbirine çarpıyor, yere düşer gibi oluyorum, hoca iyi misin, diğer hoca kalbime bastırıyor, sayıyor, vazgeçecek misin? Ömer: hadiii orhannnnnnnnnnn ben de geliyorum.

Derin nefes, bir rüya 20 senedir, gerçekleşmek üzere , tamam sal amına koyim geliyorum.


Koşuyorum, deli gibi, 3 saniye sonra, rüzgar mükemmel denk gelmiş, havadayım. Önce bi 10 metre, altimda kayalar, sonra 50 derken, termik içine giriyoruz, 100 metre atıyor, 1200 metre civarındayız. Hep aşağı bakıyorum, ileri bakamıyorum. Ömer nokta olmuş, araba nokta olmuş. Reha Hoca (27) arkamda, sakin miyiz diyor ben bu ses normal mi bu rüzgar normal mi bu sallantı nomal mi bu dönüş normal mi. Bi anda açılıyoruz, öne bakıyorum, bu ne yaaa , bu ne yaaaaa? Bu ne !

Bacaklarıma bakıyorum, Meis’e bakıyorum. Rüzgarla ilk defa tanışıyorum. 1250 metre.

Masmavi, bir rüya gerçek oluyor.

İçim çekiliyor, hayata dair aklımda sıfır. 40 dakika. Uçuyorum, uçuyorum, uçuyorum.