Saturday, June 16, 2007

Boulevard of Broken Hearts


mükemmel. Full inmedim Vespa'dan, rüzgarlığı çıkardım, önce sanki arabanın freni patlamış gibi korktum, sonra nereden çıktı bu rüzgar dedim, kaskın arasından kulaklarımın kenarından boynuma oradan tshirtün içinde...bastım Cihangir-Zincirlikuyu-Bebek-Beşikaş. Güneş batıyor. Birazdan gene çıkacağım. Belki artık fotoğraf çekmeye tekrar başlamam lazım. Şu lazımların üzerine ilk defa gitmeye başlayıp klozetin yırtılmış eskimiş kapağını sonunda değiştirdim be. Ne yazacağımı bilmeden buraya yazmak oldukça hoşuma gitmeye başladı. Saçımı kestirdim, kestirdikten sonra baş masajı yaptırdım. Uykum geldi.

Dün en son sahne: Koltuktayım, elim donumun kenarından girmiş kalçama dokunuyor, kapı açıldı, gözüm açıldı, abim girdi koluma girdi yatağa taşıdı. Ne zaman taşındım en son.

I'have been waiting for this moment all my life but it is not quit right.

I have been waiting for the silence all night and its quite near.

Kilo aldım. Değnekler yüzünden stress yüzünden aksayan hayat yüzünden.

Koşmayı ve koşarken de herzamanki gibi boğaz boyunca şehre bakmayı ve her ama her senemi düşünmeyi çok özledim. Birinci kilometrede ne olduğumu şaşırırım ve dizler patalayacak gibi olur sonra 2-3 telkin ve hadi ile geçer; 5-6-7 de alışırsın çakılır gidersin, 8-9-10 da eğer giydiğim pamuklu çok pamuklu değilse göğüs uçlarım akan terin tuzundan yanmaya başlar. Acır kızarır.

The charlatas'ın konserinde ilk defa surfing yaşamıştım. Chicago'da onlarca elin üzerinde tüm sahnenin üzerinde flat bir şekilde sarhoş ve zurna uçup durmuştum , ve şansa ahali uzun süre bırakmamıştı. Ertesi hafta gene Chicago'da Kurt Cobain'in intahar ettiğini duyup ağlamaya başlamıştım. Sonra Ali'yle her Kurt Cobain çalışında Ny'da, Bodrum'da Chicago'da, İstanbul'da sigara yakmaya söz vermemiz ve her seferinde yakmamız. Oh ! Tell me where did you sleep last night. Şu anda da The Charlatans'ın Loving you is easy şarkısı çalarken hayatımda bu kadar boktan bir şarkı diyip sonunda o son saniyesindeki gitarlarda nasıl dağıldığımı tekrar anlayabilmek için stop'a basmıyorum.

Hep telkin hep incir ağacı hep dönen yer küre, hep hissetmek, hem zorlamak hep ağlamak hep olgunum diyip şu dertleri şu korkuları şu abuk subuk hayatımı düzene çıkarmaya çalışırken kaybetmek ananeyi sonra anneye sarılmak korkmak, deli gibi korkmak, sabah erken kalkıp gene ne kadar küçük ve önemsiz olduğumu anlayıp gene telkin ve endişeitmetaktiklerini başarı ile geçip işte o an geliyor ya , o an böyle dank diye gene bencil gene şeytan gene bencil ve daha 1 ay evvel daha 1 hafta evvel korkunun dibinde altıma işerken...herşey nasıl bu kadar çabuk kayboluyor ?

Çok yalnız kaldığım çok yağmur yağan soğuk bir Indiana gecesinin ufak bir köyünün ufak bir ara sokak barında Jack Daniels ile ilk tanışmamda ve tüketmemde, karşımda bir anda onu görmüş yakaları dik ve yağmurda yürürken, konuşmaya başladım onunla, taa ki bir zenci saygılar abi gelip o posterle ne konuşuyorsun diye yanıma oturduğunda. Hep aradım işte bu posteri bu şehirde bulamadım. Amazondan da hayatımda hiç sipariş vermedim ki ben. Kaldı öyle akılda.